20 Nisan 2016 Çarşamba

Yaban Muzu (Banana Brava) - Jose Mauro de Vasconcelos

Kitap Adı: Yaban Muzu

Özgün AdıBanana Brava
Kitap YazarıJose Mauro De Vasconcelos 
Çeviren: :Aydın Emeç
YayıneviCAN
Sayfa Sayısı: 178


Yaban Muzu’nda da Vasconcelos’un kitaplarıyla sevdiğim o sadelik, o gerçeği olduğu gibi gösterme var. Hatta yazar, ön yazısında duyduğu küfürleri bile olduğu gibi aktardığı için okurdan af diliyor. Yaban Muzu’nda, Garimpo denilen elmas madenlerinde çalışan adamların hayatı ele alınıyor. Pis yemekler yiyerek, pis içkiler içerek, pis kıyafetlerle, beş parasız bir şekilde oradan oraya savruluyor ve çok ağır işler yapıyorlar. Yedikleri ve içtikleri özellikle ilgimi çekti çünkü yemeyi seven bir insanım. Bir de dipnotlarda neyin ne olduğu güzel bir şekilde açıklanmış. Aklım almadı bu adamlar böyle beslenerek o işi yapacak enerjiyi nasıl buluyorlar. Özellikle kaldıkları yerlerin de döküntü olduğunu göz önünde bulundurunca nasıl uyuyorlar, nasıl enerjik kalkıyorlar, şaştım kaldım.

Kitabın benim için en ilginç kısımlarından biri de bu adamların hikayeleriydi. Mesela Joel, hali vakti yerinde bir aileden kaçarak kendini bu işlere veren bir piyanist. Onun geçmişini öğrendikçe toplumda “erkek” olmanın ne demek olduğunu, bunun kültüre göre nasıl değişebildiğini düşünüyor insan. Yaban Muzu’ndaki, yani Brezilya’daki anlayış da bizimkine yakın geldi: erkek dediğin güçlü, çok fazla fiziksel güç gerektiren işleri yapabilen, sert olmalı. Böyle olunca da piyano çalabilen narin ellere sahip bir adamın kendisini Garimpo’ya atmasına şaşırmamak gerek aslında.

Özellikle Vasconcelos’la hiç tanışmadıysanız, bu kitabı edinin. Diğer türlü cidden çok şey kaçırıyorsunuz; benden söylemesi.



Tanıtım Yazısı:

Jose Mauro de Vasconcelos", yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçe'de ilk yayımlanan romanı "Şeker Portakalı" ve onun devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek", daha sonra da "Kardeşim Rosinha ve Kardeşim Rüzgar", "Kardeşim Deniz"in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. "Jose Mauro de Vasconcelos"ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lavları gibi dışına taşmıştır. "Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım," diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini.ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya'nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını "Aydın Emeç"in Türkçesiyle sunuyoruz.


Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!

12 Nisan 2016 Salı

Bir İntihar Efsanesi (Legend of a Suicide) - David Vann

Kitap Adı: Bir İntihar Efsanesi

Özgün AdıLegend of a Suicide
Kitap YazarıDavid Vann
Çeviren: Esra Birkan
YayıneviCAN
Sayfa Sayısı: 240


Yazarın oldukça tuhaf, acı ve aklıma gelmeyen daha bir çok sıfat ile tarif edilebilecek bir hayatı var : üvey annesinin annesi, önce kocasını sonra kendisini vuruyor; Vann’ın babası da yine kendini vuruyor… Anneannesinin intihar notları Vann’a kalıyor… Bir İntihar Efsanesi‘nin sonundaki teşekkür yazısında Vann, “Son olarak aileme teşekkür ederim, çünkü babamın intiharı konusu son derece rahatsız edici bir konuydu ve bu öyküler özel hayatımızı ilgilendiriyor. Öyküler kurgu olmakla birlikte, gerçek olan birçok şeye de dayanıyor. Üvey annem, Nettie Rose, yıllar boyunca bir sürü şeyi benimle konuşarak, benden desteğini hiç esirgemedi. Hayatında başka ölümler de yaşamış olan bu kadın cesaretiyle beni etkilemiştir.”

Eğer hayat hikayesini az buçuk bilerek başlarsanız kitaba, siz de bir düşünüyorsunuz okurken, “acaba gerçekleri mi yazdı be?” diye. Onunda bu yazıyı görünce de insan ne kadarının gerçek, ne kadarının kurgu olduğunu düşünürken buluyor kendini. Sanki kurgu olduğunu umduğum kısımlar gerçek, gerçek olabileceğine inandığım kısımlar ise kurguymuş gibi geliyor bana nedense… Bunda önceden iki kitabını okumuş olmamın da etkili olduğunu düşünüyorum: Vann, insanın içinde var olduğunun farkına bile varamadığı ve belki de hiç varamayacağı öyle karanlık, öyle ürkütücü köşeleri deşiyor ki kaleme aldığı çoğu olayı sözcüklere dökebilmek için ucundan, kenarında da olsa hissetmiş olmak lazım.

Sizler için de şok efektini bozmak istemediğimden öykülerin konusuna çok da fazla girmek istemiyorum. Ama zaten başlıktan da anlaşılacağı gibi kitabın merkezinde intihar var. Okumaya değer yanı ise insanların bu harekete nasıl sürüklendiği… Bir İntihar Efsanesi sayesinde bir kez daha anladım ki sadece kendini düşünen, kendisi yalnız kalmasın diye başkalarını zorla, akıl oyunlarıyla peşinden sürükleyen, sürekli depresif olup bu negatif enerjiyi durmaksızın etrafındakilere saçan, dünyadaki minik güzelliklerle mutlu olmayı bilemeyen insanlara hiç ama hiç tahammülüm yok!



Tanıtım Yazısı:

Jim tekrar Roy’un yanına oturup onu seyretti. Hâlâ aynıydı, tamamen aynı. Biraz öteye fırlayan 44’lük Magnum’u eline aldı. Namluyu kendi kafasına dayadı, fakat indirip manyak gibi gülmeye başladı. Kendini öldüremiyorsun bile, dedi kendi kendine yüksek sesle. Sadece kendini öldürme oyunu oynuyorsun. Önündeki elli yıl boyunca ayık kalıp her dakika bunu düşüneceksin. Senin payına düşen bu.
Hayatta herkesin payına düşen acı vardır. Ölüm başı çeker. Hele insanın yaşamına farklı bir yoldan girdiyse… İntihar eden babaya duyulan özlem, sadece öfke duygusuyla bastırılabilir. Ne hesap sorulabilir ona, ne de anlamaya çalışılır. Ama gün gelir, yazar, alıp kalemi eline bedel ödetir bırakıp gidene; altından kalkamayacağı bir acı yükleyerek…
Bir İntihar Efsanesi, Caribou Adası’yla tanıdığımız Amerikan edebiyatının genç yıldızı David Vann’ı dünya çapında üne kavuşturan kitap. Gerçekle kurmacanın çok ince bir çizgiyle ayrıldığı, insanı, farkına varmadan ya da varmak istemeden alıp götüren öyküler…



Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!

2 Nisan 2016 Cumartesi

Wakolda - Lucia Puenzo

Kitap Adı: Wakolda

Kitap YazarıLucia Puenzo
Çeviren: Gül Gürtunca
YayıneviDoğran Kitap
Sayfa Sayısı: 200


Tanıtım:
"Aşk, suç ortağı olmadan hayata geçirilemeyen yasadışı bir iştir."

Patagonya 1960. Arjantin'i bir uçtan diğer uca geçen Alman Doktor José'nin yolu Arjantinli bir aileyle kesişir. Ailenin kızı Lilith, Alman doktorun dikkatini çeker. Çünkü kızda anomali vardır ve doktorun ilgi alanlarından biri olan cücelik araştırmaları için iyi bir denektir. Doktor, Lilith'in varlığındaki tuhaflıktan adeta büyülenir. Kızın annesinin hamile olduğunu öğrenince, bu hamileliğe müdahale etme isteğine karşı koyamaz. 

Soğuk, hesapçı ama son derece çekici bir adam olan José, Lilith'le arkadaş olup onu etkileyerek aileyle yakınlaşır. Öte yandan doktorla küçük kız arasında cinsel bir çekim, karanlık bir ilişki başlar. Ne var ki José aslında Auschwitz'de insanlar üzerinde yaptığı deneylerle ünlenmiş Nazi Doktor Josef Mengele'den başkası değildir ve geçmişi er ya da geç ortaya çıkacaktır. Lilith ise canını en çok yakan sırrı hayatı boyunca saklamak zorunda kalacaktır.



Kitabı bitirdikten sonra böylesi hasta bir kişinin zihnini, dünyayı görüşünü ve yaptıklarını okumak kesinlikle tüylerimi diken diken etti. Yazar kesinlikle Nazi doktorunu/kasabını/canavarını, tüm o kötülükleri yapan Josef Mengele'yi iki yüz sayfa gibi oldukça kısa bir romanda bence oldukça başarılı bir şekilde aktarmış. Bir iki yeri sır perdesi olarak bırakmasına ve finalinden sonra devam etmemesine kızsam da gerçekten de tüm bunların ne kadar önemsiz olduğu kitap bittikten sonra bile etkisinden uzun süre çıkamamamdan anlaşılabilir. Hala bile bir nebze korku, çokça rahatsızlık ve ister istemez, kısa olmasına rağmen hikayenin başarılı bir şekilde yansıtılmandan dolayı hayran olmuş bir vaziyettiyim. Kitabı herkese tavsiye edemem, çünkü bazı yerlerin her yaş kitlesine hitap etmeyeceğinden eminim. Ama eğer tarihin o dönemleri konusunda merakınız varsa, okuduğunuz türden farklı olarak son derece gerçekçi ve çarpıcı, Nazi'lerin ne kadar hasta ruhlu olduğunu kısa da olsa iyi bir şekilde aktarıcak bir şeyler okumak istiyorsanız kitabımızı kesinlikle tavsiye ederim ;)

Kitabımız kısa olduğundan dolayı konusundan pek bahsetmek istemesem de kısa da olsa sizler için biraz değineceğim. Sonrasında da incelemem devam edecek:

Kitabımız Nazi Almanya'sı savaşı kaybedip de Führer öldükten sonra, yakalanmayanların yargılanmadan kaçtıkları dönemlerde geçiyor. Bu dönemlerde kendisi de bir kaçak olan Josef Mengele, Arjantin'de José ismiyle yolculuk edip güneye inmekte ve bir yandan da peşinde olanlardan kaçmaktadır. Bu kaçış sırasında her şeyi ardında bırakmış ve kendine yetecek para ile ne olursa olsun kopamayacağı insanlık dışı acımasız deneylerinin bilgilerini de yanında taşımaktadır. Ki son zamanlarda tek yaptığı İspanyolca dil çalışmaları ve kendisine haz veren eski çalışmaları hayatındaki tek iyi şeylerdir. Ta ki Lilith'e kadar. Lilith, doktorun en sevdiği uğraşlarından olan anomali sorunundan muzariptir ve bu sorun sebebiyle yaşıtlarından daha küçük gözükmektedir. Üstelik sadece bu da değil, babasının İspanyol olmasına karşın tam bir Ari ırkı örneği olması ve annesinin de ikiz bebek beklemesi doktoru bütünüyle büyüler. Ve tam da bu sebeplerle uzun süreden sonra yaşadığı özlem ve heyecanla bir şekilde kendini, kendisi gibi güneye inen bu ailenin yanında bulur. Zamanla tüm gariplikleri ve insanlarda uyandırdığı tedirginliğe rağmen ailenin güvenini bir şekilde kazanır. Ve sonrasında da insanlık dışı, tüylerinizi ürperten ve oldukça rahatsız eden ama bir yandan da okumayı bırakmayacağınız deneylerine başlar. Peki sizce doktor Mengele'nin Lilith için planları neler ve dahası daha doğmamış bebekler için ne tür şeyler tasarlıyor? Ya ailenin babası Enzo, doktordan hoşlanmadığı gün gibi ortada olsa da buna ne kadar dayanabilecek? Yoksa o da diğerleri gibi doktorun planına kanacak ve tüm içgüdülerine rağmen belirtileri görmezden mi gelecek? Hem Nazi doktorunun peşindekiler ne olacak, yakalanmasına ne kadar kaldı? Yoksa kötüler uzun yaşar dedikleri doğru mu ve asla yakalanmayacak mı? Tüm bu soruların hepsi ve çok daha fazlasının yanıtı için kitabımızı okumayı unutmayın ;)



Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!