Kitap Adı: Yaban Muzu
Özgün Adı: Banana Brava
Kitap Yazarı: Jose Mauro De Vasconcelos
Çeviren: :Aydın Emeç
Yayınevi: CAN
Sayfa Sayısı: 178
Yayınevi: CAN
Sayfa Sayısı: 178
Yaban Muzu’nda da Vasconcelos’un kitaplarıyla sevdiğim o sadelik, o gerçeği olduğu gibi gösterme var. Hatta yazar, ön yazısında duyduğu küfürleri bile olduğu gibi aktardığı için okurdan af diliyor. Yaban Muzu’nda, Garimpo denilen elmas madenlerinde çalışan adamların hayatı ele alınıyor. Pis yemekler yiyerek, pis içkiler içerek, pis kıyafetlerle, beş parasız bir şekilde oradan oraya savruluyor ve çok ağır işler yapıyorlar. Yedikleri ve içtikleri özellikle ilgimi çekti çünkü yemeyi seven bir insanım. Bir de dipnotlarda neyin ne olduğu güzel bir şekilde açıklanmış. Aklım almadı bu adamlar böyle beslenerek o işi yapacak enerjiyi nasıl buluyorlar. Özellikle kaldıkları yerlerin de döküntü olduğunu göz önünde bulundurunca nasıl uyuyorlar, nasıl enerjik kalkıyorlar, şaştım kaldım.
Kitabın benim için en ilginç kısımlarından biri de bu adamların hikayeleriydi. Mesela Joel, hali vakti yerinde bir aileden kaçarak kendini bu işlere veren bir piyanist. Onun geçmişini öğrendikçe toplumda “erkek” olmanın ne demek olduğunu, bunun kültüre göre nasıl değişebildiğini düşünüyor insan. Yaban Muzu’ndaki, yani Brezilya’daki anlayış da bizimkine yakın geldi: erkek dediğin güçlü, çok fazla fiziksel güç gerektiren işleri yapabilen, sert olmalı. Böyle olunca da piyano çalabilen narin ellere sahip bir adamın kendisini Garimpo’ya atmasına şaşırmamak gerek aslında.
Özellikle Vasconcelos’la hiç tanışmadıysanız, bu kitabı edinin. Diğer türlü cidden çok şey kaçırıyorsunuz; benden söylemesi.
Kitabın benim için en ilginç kısımlarından biri de bu adamların hikayeleriydi. Mesela Joel, hali vakti yerinde bir aileden kaçarak kendini bu işlere veren bir piyanist. Onun geçmişini öğrendikçe toplumda “erkek” olmanın ne demek olduğunu, bunun kültüre göre nasıl değişebildiğini düşünüyor insan. Yaban Muzu’ndaki, yani Brezilya’daki anlayış da bizimkine yakın geldi: erkek dediğin güçlü, çok fazla fiziksel güç gerektiren işleri yapabilen, sert olmalı. Böyle olunca da piyano çalabilen narin ellere sahip bir adamın kendisini Garimpo’ya atmasına şaşırmamak gerek aslında.
Özellikle Vasconcelos’la hiç tanışmadıysanız, bu kitabı edinin. Diğer türlü cidden çok şey kaçırıyorsunuz; benden söylemesi.
Tanıtım Yazısı:
Jose Mauro de Vasconcelos", yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçe'de ilk yayımlanan romanı "Şeker Portakalı" ve onun devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek", daha sonra da "Kardeşim Rosinha ve Kardeşim Rüzgar", "Kardeşim Deniz"in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. "Jose Mauro de Vasconcelos"ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lavları gibi dışına taşmıştır. "Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım," diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini.ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya'nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını "Aydın Emeç"in Türkçesiyle sunuyoruz.
Jose Mauro de Vasconcelos", yurdumuzda çok sevilen bir yazar. Türkçe'de ilk yayımlanan romanı "Şeker Portakalı" ve onun devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek", daha sonra da "Kardeşim Rosinha ve Kardeşim Rüzgar", "Kardeşim Deniz"in gördüğü ilgi çok büyük oldu. Elinizdeki bu kitabın bir başka özelliği daha var. "Jose Mauro de Vasconcelos"ta eşine az rastlanan ve doğuştan gelme bir anlatıcılık yeteneği, akıl almaz bir bellek, göz kamaştırıcı bir yaratıcılık ve insanlar konusunda engin bir deneyim var. Yazar olmaya çalışmamış, yazar olmak zorunda kalmıştır. Romanları bir yanardağın lavları gibi dışına taşmıştır. "Konuyu kafamda toparlayınca yazmaya başlarım ve bir çırpıda yazarım," diyor. İzlediği yöntem, kitap kafasında yazılana kadar, konusunu uzun uzun olgunlaştırmaktır. Yine kendi anlattığına göre, yazı makinesinin başına geçtiğinde, kitabın çeşitli bölümlerini.ayrı ayrı yazabiliyor. Birinci bölümü bitirdikten sonra, aradaki bölümlere el atmadan, sonu kaleme alabiliyor. Brezilya'nın elmas madenlerinde elmas arayan insanların serüven dolu bu romanını "Aydın Emeç"in Türkçesiyle sunuyoruz.
Kitap Puanım : 5/5
Çok güzel!