21 Ağustos 2016 Pazar

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Kitap Adı: Aylak Adam

Kitap Yazarı: Yusuf Atılgan
YayıneviYKY
Sayfa Sayısı: 174


   Konusunu zaten herkes az çok biliyordur ama ben yinede kısaca bahsedeceğim. Kitap da C adında bir karakter var. Kendisi kitabın adına yakışır bir şekilde aylak. Yusuf Atılgan da ondan sadece C olarak bahsediyor. Tam bir adı bile yok. C bir aylak olduğu için belirli bir işi yok. Sokaklarda yürüyor, ilginç sokak adları topluyor, bol bol kitap ve resim alıyor. Parası falan da var ama o bu monoton hayatı istemiyor. Aynı şekilde, alışılmış bir hayat yaşayan insanlara 'karşı' çıkıyor. Sürekli bir arayış içerisinde, daha doğrusu 'o'nu arıyor. Gerçek sevgiyi arıyor. C gerçekten ama gerçekten çok ilginç bir karakter. Mesela, herhangi bir pastanenin sürekli müşterisi olmaya dayanamıyor. Onların bir anlam kazanmasını, onlara alışmayı istemiyor. Sonra, istediği anda bir kadın ile birlikte olabiliyor, sokaktaki tanımadığı bir kadını öpebiliyor veya tramvayda rahatça bir kadına dokunabiliyor. (Kitapta dokunmak diye geçmiyor ama ben kibar bir kızım, o kelimeyi yazmayacağım).



     Kitap başlarda biraz karışık ve bunaltıcı geliyor evet, insan anlamakta zorlanıyor. C tam olarak ne düşünüyor onu bile anlayamıyor insan. Yahu bu C ne arıyor diye kendimi paralayacaktım. Son sayfalara kadar zaten neyi aradığından bahsetmiyor ama biz bir arayış içerisinde olduğunu en başından itibaren biliyoruz. Yani ben biliyordum, anladım. (En azından zekiyim). Sonra araya, ilk olarak Ayşe giriyor. C onu gerçekten tüm kalbiyle seviyor ama aradığı insan Ayşe de değil. Zaten Ayşe olamazdı bana göre, çok uyumsuzlar bir kere. İkinci olarak da Güler giriyor ama o da aradığı insan değil. Güler de olamazdı çünkü Güler, C'ye katlanabilecek bir kız değil. Onun bu derinliğini kaldıramazdı bence. Ağır gelir Güler'e.

    Daha sonra bir de ortada B var. B den ara ara bahsediliyor ama C ile tam bir tanışmışlığı yok. Yani son sayfalarda falan ipucu olarak B den yine bahsediliyor tamam ama birkaç cümle dışına çıkamıyor bu da. Sanırım C ömrünün sonuna kadar kendi derinliğinde boğulacak. Bana göre C'nin bir mutlu sonu yok çünkü ona mutlu şeyler yakışmıyor. C'nin hüzünlü ve derin bir güzelliği var. Onun düşüncelerini kimse kaldıramaz sanırım.


Kitap Puanım : 3/5

Çok güzel!

Kroyçer Sonat (Kreutzer Sonat #4) - Lev Tolstoy

Kitap Adı: Kroyçer Sonat

Özgün AdıKreutzer Sonat
Kitap Yazarı: Lev Tolstoy
Yayıneviİş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 174


   Tolstoy, kitabın ismini Beethoven'in aynı adlı eserinden almış. Bir tren yolculuğu sırasında aynı vagonu paylaşan kişilerin erkek-kadın ilişkileri üzerine yapmakta olduğu tartışma, tartışmaya sonradan dahil olan Pozdnişev adındaki adamın karısını öldürmesini söylemesiyle farklı bir boyuta geçiyor. Sonrasında ise kitap, adamın karısını öldürdüşünün hikayesini baştan sona anlatması üzerine kurgulanıyor. Kitabın sonuna bir ekleme yapılmış ve eklenen bu bölümü Tolstoy, kitabında neleri anlatmak istediği, öyküden çıkarılabilecek sonuçların neler olduğu yönünde birçok kimseden mektuplar alması üzerine kendisi yazmış. Bu bölüm Tolstoy dönemi Rusyasının toplumsal yapısı hakkında bilgi alabilmemiz açısından da ilginç.




Kitap Puanım : 3/5

Çok güzel!

18 Ağustos 2016 Perşembe

On Küçük Zenci (Ten Little Niggers) - Agatha Christie

Kitap Adı: On Küçük Zenci

Özgün AdıTen Little Niggers
Kitap Yazarı: Agatha Christie
YayıneviAltın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 191


     Kitabın ismi malikanenenin hem Zenci Adası'nda olmasından geliyor, hem de özellikle meşhur On Küçük Zenci şiirinden. Öyle bir şiir ki adadakilerin nasıl öleceğini anlatıyor ve gerçekten de sekme olmadan şiire göre insanlar ölmeye başlıyor. Hatta o şiir de şöyle bir şey:


On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci geç yattı,
Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon'u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi küçük zenci odun yardı,
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı.
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini Balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki.
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.


Tahmin edilebilir bir kurgu değil. Yok yani, ben hala o sonu okuduğumdaki şaşkınlığımı hatırlarım. Beni sonuyla dumur eden en büyük kitaplardan biridir heralde. Sırf bu kitap Agatha'dan garip bir şekilde tırsmama neden oldu, çünkü bunu kurgulayan her şeyi yapabilir dedim. Hala da saygıyla karışık bir ürperti duyarım kadına. 

Benim gözümde yaklaşılması çok zor bir yerdedir bu kitap. Eğer ki bir kitap için buna benzer olduğunu söylediysem bilin ki inanılmaz övmüşümdür. Ve hala bu kitabı okumayanları buradan kınım kınım kınıyorum.



Kitap:
     
     Her birinin gizledikleri ve korktukları sırları olan on kişi, Zenci Adası’ndaki ıssız bir malikaneye davet edilirler. Ancak malikaneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, ev sahibi ortalarda yoktur.
Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır.

Konuklar bir süre sonra gizledikleri karanlık sırları birbirlerine anlatırlar. Ve teker teker ölmeye başlarlar...
Kitap Puanım : 4/5

Çok güzel!

Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby #3) - F.Scott Fitzgerald

Kitap Adı: Muhteşem Gatsby

Özgün AdıThe Great Gatsby
Kitap Yazarı: F.Scott Fitzgerald
Yayıneviİş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 208


     Yazar sürekli olarak aslında Amerikan Rüyası’na karşı çıkmış bunun içi boş bir düşünce olduğunu kanıtlamaya çalışmış, olayın geçtiği seneler Amerikan ekonomisi iyileşmeye başlamıştı, Büyük Savaş’tan sonraydı ve bu dönem eğlence ve şaşaanın ön planda olduğu çılgın yirmiler olarak anılıyordu. Saplantılı aşkını elde etmek için bu rüyanın peşine takılan Gatsby’nin hikayesi de aslında Nick Carraway’le tanışmasıyla anlatılmaya başlıyor.
     Gatsby nasıl olduğu bilinmeyen bir şekilde zengin olduktan sonra Long Island’a taşınır, Daisy’e yakın olmak için, Daisy ise istediği yaşama kavuşabilmek için aşkı bir anda silip atan bir kadındır aslında. Daisy’e ve zenginliğe ulaşma hayalini karşı koydaki yeşil ışıkla özdeşleştiren Gatsby, buna ulaştığında ışığın o kadar da parlak olmadığını ve bir şeylerin eksik olduğunu fark eder, ancak bunu kabul etmek istemez. Gatsby’nin gerçek kişiliğini görebilen tek bir kişi vardır aslında, onu seven ve anlaşılmadığını düşünen hikayenin anlatıcısı Nick, bir devrin kurbanı olduğunu bir tek o fark eder.
     Karakterlerin birbiri ardına konuşmaları ve bu konuşmaların çoğunlukla mantıklı bir yanı olmamasının gene toplumun bir şeyleri tüketmek için aceleci olduğunu vurguladığını düşünüyorum. Müziksel bir saçmalama durumu gibi insanların dinlemeden, anlamadan olduğu gibi yorumlarda bulunması, iç dünyalarının karmaşa içinde olduğunu gösteriyor. Başkalarını düşünmeden sadece almaya yönelik karakterler arasında sadece aşkı için her şeyi yapabilen bir adamın çaresizliğini anlatıyor ve bu insanı gerçekten derinden etkileniyor, çünkü çoğu zaman gösterilmediği sürece haksızlıkları fark edemiyoruz. Duygusal anlamda insanı incitmeyi başarabilen harika gerçekçi romanlardan biri.



Kitap:

            Genç ve bilgisiz olduğum zamanlardan babamın söylediği bir öğüdü aklımdan çıkartamıyorum hiç. İnsanları yargılamadan önce benimle aynı ayrıcalıklara sahip olmadığını hatırlamam gerektiğini söylemişti. Başka bir şey söylememişti, zaten babam pek de konuşkan biri değildi. İşte bunun sonuçta kimseyi yargılamamayı öğrendim ve bunun sayesinde birçok sıra dışı insanla tanıştım. Tuhaf insanlar böyle özellikleri çabuk fark ediyordu, sırlar da kendiliğinden geliyordu doğal olarak. Böyle durumlarda işi şakaya vurma ve uyuma numarası yapıyordum. Çünkü bu sırlar bana değişerek geliyordu, yargılanmama umuttu.

            Hoşgörümü bu şekilde övmekle beraber bir sınırım olduğunu kabul ediyorum. İnsanların davranışlarının altında çetin şartlar olabilirdi, ama bir yerden sonra bunu umursamıyordum. Doğu’dan döndüğüm zaman dünyaya tek bir ahlak sisteminin sahip olmasını istemiş olabilirim. Kimse için ayrıcalıklı bir bakış açısına sahip olmak istemiyordum, bir tek bu kitaba adını veren kişi hariç Gatsby. Onda harikulade bir yan vardı, hayatın getirdiği fırsatlara karşı büyük bir duyarlılığa sahipti. Hayır, bu ruhsuz bir yaratıcı mizaç değildi, umut etme ve duygusal atiklik barındıran bir yanı vardı. Gatsby iyi biri olduğunu kanıtladı. Onu hazırlıksız yakalayan, rüyalarında toza ve küle bulayan şeydi.

            Orta batı’daki kentte üç nesildir varlıklı bir şekilde yaşayan bir ailem vardı. Carraway’ler oldukça büyük bir aileydi ve bir dükün soyundan geldiğimize inanırdık. Oysaki buraya elli bir yılında gelen dedemin kardeşiymiş aileyi asıl kuran. İç Savaş’ta destek için geldikten sonra toptan hırdavatçılık işini kurmuş. Büyük amcayı sadece portresinden görmüştüm ve herkes ona benzediğimi söylüyordu, babamla aynı okuldan çeyrek asır farkla mezun olduğumda tüm aile oturup bana okul seçmeye başladılar. Sonunda babamın bir yıllık desteğiyle Doğu’ya gönderilmem kararı alındı.

            Bir arkadaşımla beraber bir banliyö evi tutmuştuk başta ama sonra şirket onu başka bir yere gönderdi ve ben tek başıma kaldım. Yanımda yatağımı yapan kahvaltı hazırlayan bir Finli kadın vardı, elektrikli ocağa dualar okuyarak bakıyordu. Bir gün yolda tek başıma yürürken benden sonra gelen birine yol tarif ettim ve artık buranın yerlisi olduğumu fark ettim. Kuzey Amerika’nın en ilginç insanlarının yaşadığı yere taşınmıştım. Long Island’da iki ayrı ada oluşumu vardı bunları bir koy ayırıyordu, ben West Egg denen daha az popüler yerde oturuyordum. İki koca yapının ortasında kalıyordu benim evim. Sağımdaki Normandiya’daki Hotel de Ville denen bir yerin taklidiydi, mermerden bir yüzme havuz, kırk dönümden büyük bahçesi vardı. Onu o zamanlarda henüz tanımasam da Gatsby’nin köşküydü burası.

Kitap Puanım : 4/5

Çok güzel!