1 Eylül 2020 Salı

Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm - Zülfü Livaneli

Kitap Adı: Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm

Kitap YazarıZülfü Livaneli
YayıneviDoğan Kitap
Sayfa Sayısı: 160

     "Arkadaşlarım bunun farkında değil ama ben bu bağlantıların üstünde ya da dışındayım. Onlar gibi davranmaya, onlara benzemeye çalışıyorum, lakin içim farklı, işte romanı yazan zavallı arkadaşımın inemediği derinliklerden biri de bu. O beni, politik geçmişi olan ve Kuzey sürgününe savrulmuş, sıradan insanlardan biri sanıyor. Başımdan geçenleri, benden daha ilginç buluyor. İçimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil."  

     12 Mart rüzgârlarının İstanbul'dan Stockholm'e savurduğu bir mülteci olan Sami Baran, yattığı hastanede Türkiye'den bir hastayla karşılaşır. Bu adam, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü eski bir bakandır. Ondan intikamını almak amacıyla Şili, Uruguay, İran gibi farklı ülkelerden gelmiş mülteci arkadaşlarıyla birlikte bir plan yapar. Ancak, bu planı gerçekleştirmek o kadar kolay olmayacaktır: Sami Baran, anadilin yeri geldiğinde düşmanla da anlaşma aracı olabileceğini hesaba katmamıştır. Ve bu, planın önündeki engellerden sadece biridir... Zülfü Livaneli'nin usta kaleminden, sürgün yaşamı ve öldürmek-bağışlamak ikilemi üzerine, okurları ve eleştirmenleri değişik kurgusu ve beklenmedik final(ler)iyle de etkileyen, kusursuz bir roman.



İnsanları konuşarak tanıyamazsınız. Dil, yalan söyler.. Bu yüzden insanları dinlemek, onları anlamak için yeterli değildir.

Dürüsttü, hem de sapına kadar dürüst. Kendisini yıpratacak, kendine zarar verecek kadar dürüst.

Sonra sessizlik ! Orman, göl, yer, gök sessizdi. Göl ay ışığında çelikleniyordu..



Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!

Değirmen - Sabahattin Ali

Kitap Adı: Değirmen

Kitap YazarıSabahattin Ali    
YayıneviYKY
Sayfa Sayısı: 140

    "İşte adaşım, sana seven bir Çingenenin hikayesi. Çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturtmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir... (...) Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir."




''Halbuki en çok okuduğum bir kitabın, en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir...''

"Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: 'Dünyada neler gördünüz? ' dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..."

"Hiç ayrılmayalım, olmaz mı?"demek vardı, fakat bu pek geniş manalı ve müphemdi. Nasıl ayrılmayalım? "Bir yuva kuralım!" deseler, bu da pek bayağı kaçacaktı. '...' Dünyanın geçiciliğinden, gökyüzünün sonsuzluğundan, sulardan '..' bahsederlerken, gözleri birbirine hasretle bakar ve: "Birbirimizden nasıl ayrılacağız?" demek isterlerdi.'...'Dostluktan filan bahsederken, sesleri titriyor gibiydi; yahut onlar böyle zannediyordu. Fakat böyle zamanlarda hemen birinden biri, bir kahkaha atar ve işi alaya bozardı: içi burkulduğu halde... '...' Söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarından geçti ve dişinin en manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı. Erkek bu bakışı görmedi. Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler. Erkek ağzını açtı: "Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, ... soğuk bir rüzgar esti. Dişi erkeğin sözlerini işitemedi. Fakat her ikisi soğuk rüzgarın sesini duydular. '...' ikisi de içini çekti. '...' Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.


Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit

Kitap Adı: Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

Kitap YazarıAhmet Ümit
YayıneviDoğan Kitap
Sayfa Sayısı: 418

     Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi. 
  
     Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke... 
  
     Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."




"Paran varsa her şeyi satın alabilirsin, elbette en başta da insanları. Bu ülkenin sorunu ahlaksızlık, şeref yoksunluğu, onur kaybı."

Kadın kadının kurdudur lafının ne kadar yanlış bir deyim olduğunu düşündüm. Bir kadını en iyi başka bir kadın anlardı ancak.

Yanlışa düşmekten başka seçeneği olmayan birine, neden doğru yolu seçmedin demek kadar ahlaksızca bir davranış olamaz.


Kitap Puanım : 5/5

Çok güzel!